Irak sınırımızın hemen öte tarafında yapılan referandumla ilgili resmi açıklamalara kulak veriyor, AK Parti ve hükümet tarafından değerli bulunan yorumcuların o açıklamalarla ilgili yazılarına herhalde göz gezdiriyorsunuzdur.
Göz gezdiriyorsanız dinleyip okuduklarınız sizleri de şaşırtmıştır.
Bir hafta önce yazılanlar ile dün-bugün yazılanlar taban tabana zıt
çünkü.
Yıllar önce yazılan ve söylenenler daha da farklıydı.
Başdanışman “Irak’ın kuzeyi referandumla Türkiye’ye bağlanacak”
demişti
‘Cumhurbaşkanı başdanışmanı’ unvanı da olan birinin eski bir
konuşması sosyal medyada dolaşıyor; bugün birkaç yazar da o
konuşmayı kalemlerine dolamış…
Başdanışman, konuşmasında, “Göreceksiniz, Barzani bir-iki yıl içerisinde bir referandumla Irak’ın kuzeyini Türkiye’ye bağlayacak” demekte.
Adamla dalga geçiliyor.
Oysa öyle de olabilirdi, ama böyle oldu.
Hiç kuşkunuz olmasın; aynı durum Suriye konusu için de geçerli.
‘Arap baharı’ ile birlikte Suriye’de de halk hareketlendiğinde, devleti yönetenler, “İlk Cuma namazını Şam’daki Emevi Camii’nde kılacağız” sevincini ülke ve dünya ile paylaşmışlardı.
Evet, bugün çok farklı bir durum var, ama Suriye konusu da o beklentiye uygun gelişebilirdi.
Neden beklentilerimiz yerine gelmiyor? Bizde temenniler ile gerçekleşenler arasında neden muazzam farklar oluşuyor?
Mesut Barzani ve kadrosu.. Beşşar Esad ve kadrosu.. Türkiye’yi yöneten kadrolardan daha bilgili ve öngörülü olamayacağına göre…
“Arkalarında İsrail var.. arkalarında Amerika var.. arkalarında Avrupa ülkeleri var…”
Tamam, ama o ülkelerin karşımızda yer alması da yukarıda sorduğum sorunun önemini azaltmıyor.
Neden ABD, İsrail, Avrupa ülkeleri bizim yanımızda değil de karşımızdakilerin safında yer alıyor?