Bu seçim üzerine neredeyse her şey söylendi, her yönü yazıya döküldü; ancak yine de yazılıp söylenmeyen bir yön kaldığı kanaatindeyim.
O da şu: Bu seçim siyasi tarihimize partilerin kendilerini değişime tabi tuttuğu bir döneme kapı araladığı için de unutulmayacak.
Seçimin öncesinde AK Parti, CHP, MHP, Saadet Partisi ne idiyseler, bu seçimle birlikte hepsinin köklü bir değişime tabi olduğu görülecek.
Franz Kafka‘nın ‘Dönüşüm’ romanının insanken bir sabah böcek olarak uyanan kahramanı Gregor Samsa gibi bir dönüşüm olmayacak, ancak ona yakın bir değişimin şu sıralarda yaşandığı da görülecek.
Şahsen yaşanan değişim sürecini olumlu buluyorum; yazının sonunda yanlış kanaatlere ulaşabilecekleri şimdiden uyarayım.
Üzerinde düşünmeye başlayınca fark ettiğim bu değişimi büyük çapta Devlet Bahçeli‘ye borçluyuz. Değişimin dinamosu o; ilk adımı atan, stratejik hamleleriyle partileri normal zamanda kabul edeceklerini sanmadığım tarzda bir değişime -onlara da fark ettirmeden- zorlayan odur.