Türkiye sorunların bol olduğu bir ülke. Hangi alana el atarsanız atın karşınıza dev sorunlar çıkıyor. Ancak bütün sorunlar, özellikle son zamanlarda, ekonomik alanda yoğunlaşıyor.
Devletin ekonomisi parlak değil. İthalata dayalı ekonomik sistemin yabancı paraya ihtiyacı var, ancak döviz rezervleri ekside. Tasarruflarını yabancı parada tutan vatandaşlar kârlı hale getirildiği halde kur korumalı mevduat hesabına geçmede tereddütte. Onu takviye için düşünülen ‘yastık altı altınlar’ konusu dinleyene cazip gelecek biçimde tanıtıldığı halde ilgi görmedi. Borçlar birikti, ödeme sıkıntısı kapıda. Devlet ve devlet yönetiminde bulunanlar zorda.
Ekonomik sorun yalnız devlet düzeyinde değil; vatandaşlara yansıyan sıkıntılar feryada dönüşmek üzere. Her şey pahalı. Faturalar el yakardı, şimdilerde can yakıyor. Toplumun yarısından fazlası yoksulluk sınırının altında; memur ve emekli maaşları ile işçi ücretleri zam sonrası bile temel ihtiyaçları karşılamaktan uzak.
Herkes birbirine aynı soruyu soruyor: Ne olacak?
Böyle durumlarda başka demokratik ülkelerde akla gelen ilk cevap “Seçime gidelim” olur. Sandığın sorun çözücü etkisinden yararlanmak için ideal yol da odur.