Eskiden böyle bir olay yaşandığında ‘‘Yazımın henüz mürekkebi kurumadan’’ diye klişe bir kalıp imdadımıza yetişirdi, ancak bugün demode oldu o kalıp; çünkü, yazılarımızın okura ulaşması için araya mürekkebin girmesi gerekmiyor. Hiç değilse benim yazılar için gerekmiyor.
Ancak işte öyle bir olay yaşadık: Dünkü ‘‘Gazeteci dediğin ne yapar eder sorusunu sorar’’başlığıyla işlediğim yazım yine dün doğrulandı: Fransa ziyareti dönüşü yanında götürdüğü gazeteciler, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a, sorulması gereken hemen her soruyu yöneltmişler…
İşte o soru
- Reklam -
Bugün Hürriyet’te ‘‘Fransa dönüşü sert mesajlar: Vurduk
mu oturturuz’’ başlığıyla sunulan haberbeni bu yönden de
sevindirdi.
İsterseniz o başlığa yol açan bölümü gazeteden birlikte okuyalım.
Önce gazeteci sorusu:
‘‘İsrail’e tehdit oluşturacak ülkeler zayıflatılıyor yorumları var. Şimdi İran’da olaylar var ve şöyle yorumlar geliyor; ‘Suriye, Irak ve İran’dan sonra hedef Türkiye olabilir mi?’ Siz de PKK’nın Suriye’ye yerleştiğini söylemiştiniz. Böyle bir risk görüyor musunuz?’’
Şimdi de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cevabı:
‘‘Yorumlara, varsayımlara değil, biz kendi hedefimizin ne olduğuna odaklanmalıyız. Kendinizi zayıf görüyorsanız zaten bittiniz demektir. Ben Türkiye’yi asla zayıf olarak görmüyorum. Biz vurduk mu oturturuz. Ne PKK bir şey yapabilir, ne YPG. Hadi güçleri yetiyorsa, terör koridoru meselesinde yürüsünler. Biz bu noktalarda evvel Allah’a inanıyoruz, inandığımız için de üstünüz.’’
Sevindirik olmamın en önemli sebebi, neredeyse kelimesi kelimesine aynı soruyu, daha önce benim de katıldığım platformlarda hiç çekinmeden devletin üst düzeyine sormuş olmam.