Teknoloji gazeteci-yazara kolaylıklar sunmasaydı bugün halimiz nice olurdu, düşünmek bile istemiyorum.
Eskiden, yerleşik düzenimizden uzağa gittiğimizde, günümüzün
yarıdan fazlası yazdıklarımızı gazetenin merkezine gönderme
çabasıyla geçerdi.
Birçok kez cihazların başında kuyruk oluşturduğumuzu, hızlı
yazamayanlarımızla kavgaya tutuşulduğunu hatırlıyorum.
Özal ile bilgisayar oyunu oynardık
Bir keresinde, ABD başkenti Washington’da, şimdilerde Yeni
Birlik gazetesinde yazılarıyla gündemi yorumladığı
gibi ‘Cumhurbaşkanlığı başdanışmanı’ unvanı da
bulunan İlnur Çevikfaks cihazının telefonuyla gazetesinin
merkeziyle konuşurken, o cihazdan yazısını çekmek için bekleşen
hayli kıdemli bir yazar, sonunda dayanamayıp kavgayı
patlatmıştı.
Teleks cihazında incecik sarı rulolar üzerine delikler açarak yazılır, gazete yazı veya haber merkezine ulaştığında kâğıt üzerinde belirirdi.
Cihaz o kadar hayatımızın merkeziydi ki, o dönemin önemli gazetecilerinden Teoman Erelonu sütununa başlık olarak seçmişti; ‘Teleks’ idi Erel‘in köşesinin başlığı…
Önce faks cihazı çıktı; herkeste bulunmadığı için yazıyı elimle veya daktiloyla yazdıktan sonra bulunduğum yabancı kentteki postaneye gidip oradan parası mukabili yazıyı gazete merkezine fakslatırdım.
Bizim PTT’ler fakslanan yazının bir nüshasını kendi arşivlerinde saklamak isterlerdi.
Daha sonra dizüstü bilgisayarla tanıştı gazeteci milleti.
Isınmak hiç de kolay olmadı.
Pek çok ünlü meslektaşa nice zorlamalardan sonra aldırmayı başarmışımdır taşınabilir bilgisayarı.