Şöyle geriye yaslanıp şu günlerde yaşadıklarımızın benzerleriyle geçmişte ne zaman karşı karşıya kaldığımızı düşündüğümde beynimde alarm zilleri çalmaya başlıyor.
Gençler için çok özel gibi görünen günümüz şartları bizler için dünün siyaset koridorlarında bir çok kez yaşanmış şartların tekrarı gibi…
Daha öncelerden de örnek verebilirdim, ancak 1990’lardan başlamak ne demek istediğimi anlatabilmem için yeterli.
Türkiye 1990’ların ilk yarısında ve 2000’li yılların başında pek çok yönden şimdi yaşananları andıran süreçlerden geçmişti.
Ekonomik sıkıntılar o zamanlar da herkesi perişan etmiş, paramız pula dönmüştü.
Siyaset alanında baş gösteren sarsıntılar iktidar partilerinin içerisine kadar sirayet etmiş, iç çalkantılar dışarıya vurmuştu.
Ülke ekonomisi ve siyaseti bunalım üretir hale gelince dış politikada öne çıkan fırsatların farkına bile varılmadığı olmuştu.
[İkinci Dünya Savaşı sonrasının ‘yeni dünya düzeni’ Türkiye’yi Yunanistan’la ikiz hale getirmişti, ikisinden birinin dahil edildiği her kurum ve örgüte diğer ülke de eş zamanlı alınmaktaydı. Şimdikine benzeyen bir dönemde, Yunanistan Avrupa Birliği’ne tam üyelik başvurusunda bulunurken Türkiye siyaseti felç haldeydi. AB üyelik fırsatı o sırada kaçtı.
Sorunlar yaşanıyordu yaşanmasına ama onların üstesinden gelmeye kararlı insanlar olarak sandık başına gitmiş ve gecikmeli de olsa her dönemde ortamı değiştirmeyi başarmıştık.