Ne zaman yabancı bir medya grubundan gazetecilerle bir araya gelsem, ilk soruları şu oluyor: “Söylediklerinizi adınızı vererek yazabilecek miyiz?”
“Bu konuştuklarımız ‘off-the-record’ mu olacak, yoksa ‘on-the-record’ mu?”
Onlara “Ağzımdan çıkan her şeyi adımı da vererek kullanabilirsiniz” dediğimde hep aynı cümleyi işitiyorum: “Şimdiye kadar konuştuğumuz herkes ‘Söylediklerimi yazarken aman adımı vermeyin’ ricasında bulundu da…”
Yüzümün kızardığını hissettiğim anlar oluyor bu mükâlemenin geçtiği birkaç dakikalık sürede.
Fazlaca itiraz ettiğimde, “Ama işte size de yazdırmıyorlar” diyen bile çıktı.
Ona da, “Kendi sitem var, orada görüşlerimi ve deneyimlerimi sırf beni okumak için bayağı bir zahmete katlanan kendime özel bir okur kitlesiyle paylaşabiliyorum” mukabelesinde bulununca, karşımdakinin gülme raddelerine geldiğini fark ettiğim oldu.