Eğer yöneticilerinin tümü aptal, ne oldum delisi, burunlarından ötesini göremeyecek kadar kibirli insanlar değilse, devletlerin attığı her adımın bir anlamı vardır. Kimini bizler anında görürüz, kimi yıllar sonra ortaya çıkar.
Rus uçağının sınırlarımızı tacizi üzerine düşürülmesi bir devlet eylemidir; hangi devletin kararıdır henüz bilmesek de, öyledir.
Şu anda bilinen haliyle, sınırını kendi sınırıymış gibi kullanan Rusya’ya sınırlarını hatırlatma amaçlı almış olabilir o kararı Türkiye...
NATO’nun, “müttefiki” bildiği Batı ülkelerinin, dostluğuna güvenedurduğu İslam dünyasının, sınır ihlallerine dayanamayıp Rusya uçağını düşürmesi sonrasında verecekleri tepkileri ölçmek istemiş olabilir Türkiye; birçok başka şeyle birlikte...
Bölgedeki artan ağırlığına diş bilediği için, sürekli taciz ederek, Türkiye’yi böyle bir karara sürüklemeyi planlamışsa Rusya, buna da şaşırmam...
Suriye üzerinde son sözün sahibi olma zamanı geldiği kanaatiyle hareketlenen Rusya, bölgedeki nüfuz alanından Türkiye’yi çıkarabilmek ve müttefikleri nezdinde yalnızlaştırmak için tacizlerini artırmış, uçağının düşürülmesiyle başlayan krize yol açmış olabilir.
İsterseniz dikkatimizi, ABD, Rusya ve Türkiye’nin adlarının geçtiği bir başka uçak düşürme krizi üzerinde yoğunlaştıralım: 1960 yılındaki U-2 krizi... Türkiye’deki İncirlik Üssü’nden kalkıp Rusya üzerinde casus keşif uçuşu yapan bir U-2 uçağını, 1 Mayıs 1960 günü, Sverdlovsk bölgesinde seyir halindeyken, Kruşçev’in talimatıyla yerden atılan füzelerle düşürmüştü Sovyetler Birliği..