Abdullah Gül ‘bağımsız adaylık’ serencamını kamuoyuyla paylaşıp defteri kendi eliyle kapattığına göre, günlerini hızla tüketmekte olduğumuz ‘cumhurbaşkanlığı seçimi süreci’ni artık biraz daha yakından ve daha rahat değerlendirebiliriz.
‘Seçim’, ismi üstünde, seçecek durumda bulunan insanların tercihlerini öğrenmek için yapılır. Ülke yönetimiyle ilgili seçim bunlardan en önemlisidir.
Partiler ve adaylar kamuoyu karşısına çıkıp neden oy istediğini insanlara anlatır ve ikna faaliyetinde başarılı olan/lar belli bir süreliğine yönetim görevini üstlenirler.
Bizim insanlarımız bu sürece önem verdiğini, sandığa başka ülkeler insanlarından daha fazla ilgi göstererek belli eder.
ABD’de sözgelimi, oy verebilecek durumda olanların yaklaşık yarısı başkanlık seçimine katılır, onların yarısından bir fazlasının oyunu alana görev teslim edilir. Hatta, son seçimde olduğu gibi, bazen adaylardan daha az oy alanın bile başkan seçildiği olabiliyor ABD’de…
Mısır’da seçmenlerin yüzde 60’ı iki hafta önce yapılan başkanlık seçiminde oy kullanma zahmetine katlanmadı; muhtemelen katılsa da bir şeyi değiştiremeyeceğinin bilinciyle… Katılanlardan 1,5 milyona yakın seçmen, aday olmadığını bile bile, olağanüstü başarılı Mısırlı bir futbolcuyu, İngiltere Premier Ligi’nde Liverpool’da top koşturan Muhammed Salah’ı, tercih etti.