Londra’daki King’s College İngiltere’nin üçüncü en eski üniversitesi olmasıyla övünür. Bir diğer özelliği ülkesindeki üniversiteler sıralamasında ilk 10’a girmesidir. Her alanda üst düzey insanlar yetiştirmesiyle de ünlüdür King’s College.
Onu konu olarak seçmemin sebebi biraz garip, ama yine de anlatayım:
Üniversitede tamirat yapılmakta, bu sebeple koridorlarında sürekli ustalar koşuşturmaktadır. Öyle bir gün hocalardan birinin kapısı çalınır, içeriye inşaat işçisi oldukları her hallerinden anlaşılan iki kişi girer. Hoca elden geçirilme sırasının kendi odasına geldiği düşüncesiyle biraz tedirgin olur. “Yok, yok” der iki usta ve dertlerini hemen anlatırlar.
Hocanın odasının kapısında ismi ve altında da ‘Bizans Tarihi Profesörü’ ibaresi yazılıdır. İnşaat işçisi o iki kişi, Bizans’ın okutulacak ne gibi bir tarihi bulunduğunu merak etmişlerdir. Biri “Türkiye’yi mi okutuyorsunuz?” diye de sorar.
‘Bizans’ Türkçe’de olduğu gibi dünyanın bütün dillerinde de ayak oyunları, dessaslık, karanlık ilişkiler gibi anlamları yansıtmak amacıyla kullanılan bir sözcüktür; belli ki, ustalar Bizans’ı öncelikle bu anlamıyla algılamış, sonra da düşününce İstanbul ve Türkiye ilişkisi de kurmuştur. İşte o kadar. Merakları onları odanın sahibine “Ne okutuyorsunuz?” sorusunu yöneltmeye sevk etmiştir.
Prof. Judith Herrin iki ustayı oturtur ve onlara Bizans’ın tarihini özet olarak aktarır. Konukları anlatılanları kavradıktan sonra, kalkarken, “Neden bunları yazmıyorsunuz?” diye sorarlar…