Ne zaman konu açılsa hiç tereddüt etmeden Türkiye için ideal olanın parlamenter sistem olduğunu her ortamda savundum. Türkiye Cumhuriyeti daha başlangıçta adına ‘büyük’ sıfatını yerleştirilmiş Meclis tarafından kurulmuştu; en karanlık günlerde ülke insanlarına umut ışığı olmuş İstiklal Savaşı’nı da yürüten o Büyük Millet Meclisi’ydi zaten…
Yanlışı doğrusuyla Meclis bugüne kadar hep aynı umudun simgesi de oldu. Askeri müdahaleler onu devreden çıkardı, sivil hayata dönüldüğünü onun yeniden devreye girmesinden anladık.
Türkiye’nin yanlış bir yöne evrilmesini ve ABD’nin bölgedeki çıkarları istikametinde bir tavır alınmasını da, 1 Mart (2003) tezkeresini reddetmekle, yine TBMM sağladı.
Başkanlık sisteminin bize uygun olmadığını anlamak için kendi tarihimize bakmamız bile yeterlidir.
Sistemlerin belirli kişi/ler göz önünde tutularak değiştirilmek istenmesinin doğru olmadığına inanırım. Ehil bir kişi için uygun görülen yetkiler onun kadar ehil olmayan başka bir kişinin eline geçtiğinde yaşanacak sıkıntıları öngörmek o kadar zor olmadığı için…
Yine uzun tarihimizde bu endişemi haklı gösterecek sorumluluk mevkiinde kişiler hep olmuştur.