Bugün sizlere iki sorum olacak.
İlki şu: İslam hakkında konuşma ve hüküm verme hakkı kimindir?
Diğer sorum da şu: Beğenilmeyen, kulağa hoş gelmeyen, kabullerimize aykırı, bildiklerimize ters düşen görüşler ortaya atıldığında aklımıza ilk gelen neden o sesleri susturmak, söyleyeni cezalandırmak, ölümle tehdit etmek, hatta öldürülmesini istemek oluyor?
Aslında bu iki soru birbirinin tamamlayıcısı: Ters görüş sahiplerinin cezalandırılmalarını arzulayan, onları ölümle tehdit eden ve öldürülmelerini isteyen kişi/ler, bunu, İslam hakkında konuşma ve hüküm verme selahiyetine sahip oldukları varsayımıyla yapıyorlar.
Oysa biliyoruz: İslam’da ruhban sınıfı olmadığı için kendini sanki varmış gibi ortaya atarak başkaları hakkında hüküm vermeye kalkanlar en İslam-karşıtı işi yapmış oluyorlar.
Müftüler yargıç değildirler ve kalkıp da birisi hakkında ‘‘Öldürülmeli’’ diye hüküm veremezler.