Ukrayna’ya Rusya’nın saldırısının daha ilk günden beklediğim sonucu, İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşmuş ve bazen bozulma emareleri gösterse bile bugüne kadar etkisini sürdürmüş ‘yeni dünya düzeni’ne son vermesidir.
Yeni bir ‘yeni dünya düzeni’ beklentisi bu.
Fazla beklemem gerekmedi, artık eskimeye yüz tutmuş düzenin en belirgin özelliklerinden ‘tarafsız’ olmakla övünen Avrupa ülkelerinden ikisi, İsveç ile Finlandiya, bu statülerinden vazgeçmeye ve NATO’ya üye olmaya karar verdi.
Her iki ülke konuyu karar alma mekanizmalarından geçirdi; bugün “Bizi üye kaydedin” talebiyle NATO’nun kapısını çalacaklar.
Napoleon’un Avrupa’yı Fransa boyunduruğu altına sokma girişimi olarak başlattığı savaşlar (1803-1815) sonrasında, İsveç, kendisini çıkabilecek ihtilaflarda ‘tarafsız’ kalmaya adamış, o dönemden sonra herhangi bir savaşa katılmamıştı.
Finlandiya da öyle.
İkinci Dünya Savaşı’nı takiben kurulan iki bloklu yeni düzende de bu tercihlerini sürdürmüştü iki ülke ve davet edilmelerine rağmen NATO’ya üye olmamışlardı.
Türkiye kendine özgü sebeplerle İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine karşı çıkacağı izlenimini veriyor, bu konuda en yetkili ağızlardan da açıklamalar yapılıyor; NATO’da kararların ittifakla alınması gerektiği için, itiraz konu oylanana kadar sürerse onları aralarında görmek isteyen üye ülkelerin hevesleri kursaklarında kalabilir.