Türk siyaseti biraz da ‘deja vu’ duygusunu yaşatan bir ortamdır.
Hani, bazı olaylar gelişirken “Ben bu olayı galiba daha önce de yaşamıştım” hissi uyanır ya insanda, siyasi hayat içerisinde bulunanlar o hissi en güçlü şekilde en az birkaç kez hissetmiş, benim gibi siyaseti yakından izlemeye çalışanlar da “Böyle mi olmalıydı?” diye sıkça hayıflanmışlardır.
Meral Akşener‘in eliyle kurduğu partide yaşadıkları bunun son örneği…
Yaşanan olayı Abdülkadir Selvi (Hürriyet) şöyle anlatıyor:
“Afyon’daki kampta kürsüye çıkanların seçimlerdeki başarısızlığın faturasını Akşener’e keserken parti yönetiminin sessiz kalması üzerine salonu terk etmesinin altında yatan duygu da bu. Akşener, eleştirilerin yoğunlaşması üzerine hızla salonu terk ederken partililer durdurmak için çaba gösteriyorlar. ‘Kötü oldum, çekilin‘ diye sesini yükseltmesi üzerine geri çekiliyor, çıkmasına engel olamıyorlar. Ama Akşener’in makam aracına binip Ankara’ya dönmek istediği anlaşılınca aracının önüne geçiyorlar. Parti yöneticisi kadınlardan fenalaşanlar oluyor. Bir parti yöneticisinin ayağı ezilmekten son anda kurtuluyor. Akşener’in Afyon’u terk etmesi bu şekilde engelliyorlar. Bu kez Akşener salona giriyor, olağanüstü kongre kararını açıklıyor ama daha sonra Twitter hesabından genel başkanlığa aday olmayacağını duyuruyor.”
Biri de, aynı gün, “Madam, sen seçim kaybetmedin, sana olan inanma duygusunu yok ettin” diye tweet atmış, Akşener de, buna, “Kültürümüzde ‘madam’ diye kime denir herkes bilir; genelev patronuna denir. Siz beni yalnız bıraktınız, bana bu hadsizliği yapana haddini bildirmediniz” diye öfkelenmiş…