Bazen böyle olur; bir konu üzerinde yazmak amacıyla hazırlanırken karşınıza konunun daha önce hiç bilmediğiniz farklı yönleri çıkabilir.
İstanbul’da vatandaşı olduğu ülkenin (Suudi Arabistan) ajanları tarafından vahşice öldürülmesinin yıldönümü vesilesiyle Cemal Kaşıkçı cinayetini yazmadan önce yaptığım hazırlık sırasında başka bir gazetecinin, Hassan Hassan’ın, adıyla karşılaştım.
Önce Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili ulaştığım son bir bilgiyi paylaşayım: Suudi Arabistan’da çıkan Ukaz gazetesi, cinayeti işledikleri neredeyse suçüstü yapılmış ekipten kişilerin yargılanmasının devam ettiğini, şimdiye kadar sekiz duruşma yapıldığını ve merhumun ailesinden kişiler yanında, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin veto yetkisi bulunan beş ülkesi ile Türkiye’nin birer temsilcisinin de bütün duruşmalarda hazır bulunduğu haberini verdi.
Duruşmalara katılan Türkiye’nin temsilcisi notlarını Ankara’ya gönderiyordur. Yakında yargılamanın nasıl gittiğiyle ilgili haberleri Suudi Arabistan’dan alamasak bile Ankara tarafından aydınlatılırız herhalde.
Korku bölgeyi sarmış görünüyor
Medya dünyanın her yerinde Kaşıkçı cinayetinin birinci yıldönümünde konuyu ayrıntılı yazılar ve TV programlarıyla canlı tuttu. Bir Amerikan kanalı (PBS) bir muhabirini tamamen bu konuya tahsis etmiş. Gazeteci bir yıl boyunca konuya taraf olan kimler varsa hepsiyle kameralar önünde görüştüğü gibi, Riyad’a da defalarca gidip başta infaz emrini verdiğine inanılan Veliaht Prens Muhammed bin Salman (MbS) olmak üzere pek çok yetkiliyi de sorgulamış…