Hayli zaman önce, bir Amerikan üniversitesinin Avrupa ülkelerinden birinde düzenlediği, geniş kapsamlı ve geniş katılımlı bir toplantıya davet edilmiştim.
‘Geniş kapsamlı’ demem boşuna değil; toplantıya katılanların eline tutuşturulan konu başlıkları arasında, dünyanın o zamana göre güncel sorunlarının neredeyse hepsi bulunuyordu.
Toplantıya sorunlar yaşanan ülkelerden çok sayıda uzman sayılabilecek isimlerin çağrıldığını gördüğüm için de, ‘geniş katılımlı’ diyorum.
Hemen dikkatimi çeken, toplantıyı düzenleyenlerin İsrail’den davet ettikleri ‘uzman’ sayısının diğer ülkelerden fazla olduğuydu.
Konu başlığı ve katılımcı fazla olduğu için üç ayrı gruba ayrıldık.
Benim katıldığım grubun ilk birleşiminde üç kişi yönetici seçildi. Başkan İsrailli bir uzmandı; yanındaki uzmanlardan biri Suudlu, diğeri İranlıydı.