Ortadoğu coğrafyası oldum olası kanlı bir coğrafyadır: Romalıların Hıristiyan kıyımı.. Hıristiyanların müslümanları temizlemek için çıktıkları Haçlı Seferleri.. Birinci Dünya Savaşı’nda Filistin cephesinin düşmesi ve Osmanlı Devleti’nin çöküşü.. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Filistin’e Yahudi göçü ve İsrail Devleti’nin kurulması.. Filistin-İsrail ihtilâfı…
Hepsinde çok kan dökülmüştür.
Siyonist akımın kurucusu Theodor Herzlgerektiğinde parayla toprak satın almak üzere –ama geri çevrileceği– İstanbul’a gelmiş.. İngiliz Lord Balfour 1917 yılında “Yahudilere bir yurt şart, orası da Filistin’dir” demiş.. İsrail’in 4. başbakanı Golda Meir de “Kendilerini Filistinli diye tanıtan insanlar vardı, biz geldik, onları atıp topraklarını ellerinden aldık diye bir şey yok; yoktular zaten” diye ilân etmişti…
1917’den bu yana pek çok Filistinli öldü; ama bir halk yok olmuyor…
Dinler için mücevher değerinde
Bu coğrafyanın ‘kanlı’ olmasının sebebi, üç semavi dine beşiklik yapması ve herbirinin ‘kutsal’ saydığı mekânların burada bulunmasıdır. Hz. Süleyman ilk mabedi Filistin’de inşa ettirmiş, Hz Musa 10 Emri Tur-u Sina’da almış, Hz. İsa Filistin’de (Beytüllahm; Bethlehem) doğmuş; müslümanların ilk kıblesi Kudüs’tür ve miraç olayı da Mescid-i Aksa’da gerçekleşmiştir…
Hiç kuşkunuz olmasın: Kıyamet de yine burada kopacak…
Zaten, kendilerini ‘inançlı’ olarak tanımlayan bir kesim, kendi hayatlarında ‘kıyamet’ ile karşılaşmak için, dinler arası bir savaş (Armageddon) çıkarma derdindeler…