BUGÜN bayram. Kurban Bayramı. İçlerinde en kalabalık gruplardan birini Türkiye’den gidenlerin oluşturduğu hacı adayları, çektikleri onca zahmetten sonra, bugün nihayet hayatlarının en deruni deneyimlerinden birinin sonunu kutlayacaklar... Hacı olacaklar... Tabii bizler de onlarla birlikte bayramı kutlayacağız... Kâbe’deki dualara, bayramın sağladığı ulvi atmosferde, dünyanın dört bir tarafındaki Müslümanların semaya yükselen duaları da eşlik edecek..
Düşünce dizinimin tam burasında, “dua” faslında, içim içimi kemirmeye başlıyor. Çok uzun zamandır dualar müşterek olmaktan çıktı çünkü. İslam dünyasının ortak kültürüne sahip olması beklenen kalabalıklar, yeryüzünün hangi noktasında yaşıyor olurlarsa olsunlar, hep aynı beklentileri tekrarlar, kendi başlarına veya topluca ellerini açtıklarında, sürekli benzer talepler arş-ı âlâya yükselirdi. Kendimiz, ailemiz, yakınlarımız, ülkemiz insanları için hayırlar, refah ve selamet arzuladıktan sonra duamızda sırayı bütün insanlığa getirir ve herkes için iyilik ve barış dileğinde bulunurduk... Şimdi öyle mi ya...
Dillerimiz yine aynı duaları etse bile, şimdi gönüllerimiz farklı yönde. Aileler arasına bile husumeti sokan gelişmeler yaşanıyor İslam dünyasının her bir köşesinde. Kimi “İslam adına” yaptığı iddiasıyla kendisine ait olması imkânsız bir savaşa nefer yazılıp aynı kültür dünyasından insanları bile boğazlamaktan çekinmiyor. Kafa koparıyor, çocuk kaçırıyor, kadınları köle yapabiliyor...