Seçimleri ciddiye alan bütün partiler kampanyalarında kullanacakları vaatleri içeren “seçim bildirgeleri”ni kamuoyuna açıkladılar.
Heyecanlandınız ve iktidar olduklarında nasıl bir Türkiye ile karşılaşacağınızı öğrenmek için vaat edilenlere kulak verdiniz mi?
Sanmıyorum. Kendi hesabıma ben, merakımı yenemeyip neler söylendiğine kulak verdim, ama zerre kadar heyecanlanmadım.
Bu seçim, partilerin neyi vaat ettiklerine bakılarak oy kullanılacak bir seçim değil.
Türkiye son 13 yılı “tek parti” iktidarıyla geçirdi. En sıkı muhalifleri bile, AK Parti’nin ilk döneminin ülke açısından fena geçmediğini bugün itiraf ediyorlar.
“Fena geçmedi” itirafını bugün yapanların bir bölümü o dönemde iktidara kök söktürmekle meşguldüler.
“İlk dönem” dedikleri tarihi 2007’de sonlandıran da var, 2010 referandumuna veya 2011 genel seçimine kadar uzatan da. Bu durumda, “ikinci dönem” de, son 5 veya 8 yılı kapsayan dönem oluyor.
AK Parti’nin kendisinin de bu tür bir değerlendirmede bulunduğu, 7 Haziran’da iktidarı kaybetmesine yol açan oy kaybını telafi için “kuruluş felsefesi”ne dönme ihtiyacı duymasından belli. Önceki seçimde hasis davrandığı için vaatten kaçındığı ekonomik iyileştirmeleri hatırlamasını, bazı kalemler, “kuruluş felsefesine dönüş” ihtiyacıyla yorumladılar...