Dünkü gazeteleri elime alınca, hepsinin, gönlünde yatan aslanı birinci sayfalarına yansıttıklarını gördüm. Biri, “Gâvuru sevindirme” manşetinin hemen yanına “İstikrar kazansın” diye not düşmüştü. Bir başkası da, “Saltanatın son günü” takılmasını dokuz sütuna yaymıştı.
Okurlarının sandık başına gittiğinde hangi partiye oy atmasını istediklerini gazetelerin manşetlerine bakıp kestirmek mümkün...
“AK Parti’den şaşma” veya “Oyunu CHP’ye ver” gibi açık adresli mesaj olmadığı takdirde bu tür zekice manşetler yayın yasaklarına girmiyor.
Tabii, böylece de, gazetelere “Parti gazetesi” demek mümkün olmuyor.
Partilerin eskiden de gazetesi vardı, olmaz olur mu?
Ulus CHP’nin gazetesiydi; partinin bütün faaliyetlerini manşetine taşır, önde gelenlerinin yazılarını köşelerinde kullanırdı.
Mümtaz Faik Fenik’in yönettiği Zafer Gazetesi, DP’nin nâşir-i efkârıydı; yani fikirlerini yayan gazetesi...
27 Mayıs’tan sonra AP’lilerin evine Havadis, Son Havadis veya Yeni İstanbul gazeteleri girmeye başladı.
Bugüne kadar ülkemizde yapılan bütün seçimlerde oy kullanma gününe mahsus“yayın yasağı” hep vardı; ama yine bütün seçimlerde partileri destekleyen gazeteler, yasağı zekice delmenin yolunu mutlaka bulurdu. Şimdi de bulunduğu gibi...
İyi de, uygulamada bir etkisi olmadığına, hele “sosyal medya” gibi ele avuca sığmaz alternatif yollar varlığını tehdit ettiğine göre, bu tür yasakları günümüzde sürdürmenin anlamı ne?