Nihayet bir siyasi lider de söylenmesi gerekeni ifade etti.
DEVA Partisi lideri Ali Babacan, Karar TV’de katıldığı programda, iktidar cephesinden karşı atak olarak gelen, “Madem başörtüsü konusunu sorun olmaktan ebediyyen çıkarmak istiyorsunuz, o halde gelin bunu sizin talep ettiğiniz gibi yasayla değil anayasa değişikliğiyle gerçekleştirelim” teklifine, “Temel haklar oylanamaz” diye karşı çıktı.
Anayasa değişikliği için referanduma gidilmesini istiyor iktidar cephesi.
Babacan’ın karşı çıktığı konu bu. Din ve vicdan özgürlüğünü ilgilendiren bir konu başörtüsü, bunu referanduma sunmanın temel hak ve özgürlükler alanında yanlış bir davranış olduğunu vurguluyor.
Haklı bir tavır bu.
Oylandı diyelim ve halktan yeterli oy alamadığı için reddedildi; o zaman ne olacak?
Temel hak ve özgürlükler evrensel değerlerdir ve bu haliyle de uluslararası belgeler aracılığıyla koruma altındadır.
İşin garibi şu: Başörtüsü yasağının toplumun gündemine girdiği 12 Eylül (1980) askeri müdahalesi sonrasında, ülkeyi yasaklarla tanıştıran ve her yasağı anayasal koruma altına sokabileceklerini düşünen dönemin güçlüleri, keyfi uygulamalarını sabitleştirmek için, yeniden yazılan anayasaya başörtüsünü yasaklamayı öngören bir madde koyma düşüncesini de paylaşmışlardı.
Aynı düşünce,’referanduma sunma’ biçimine sokularak, 28 Şubat’ın (1997 ve sonrası) karanlık döneminde de belli çevreler tarafından gündeme taşınmıştı.
Her iki dönemde de, konunun bu biçimde ele alınmasına, başörtüsü yasağından mağdur olabilecek kesimin fikir önderleri, “Temel hak ve özgürlükler oylanamaz” gerekçesiyle karşı çıkmışlardı.
Onların fikirlerine itibar eden siyasiler de…
Şimdi iş tersine dönmüşe benziyor. Başörtüsünü oylatmak isteyenler geçmişte bu yoldaki tekliflere direnmiş siyasilerin mirasçıları; onlara fikri destek verenler de günümüzün muhafazakar sayılan -veya öyle olduğu sanılan- medyasının kalemşorları.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, seçimde iktidar cephesinin muhalefete karşı kullanabileceği ‘siyasi malzemeler’ arasında yer alacağını fark ettiği, “Bunlar iktidara gelirse başörtüsünü yeniden yasaklar” propagandasını işlemez hale getirmek için ortaya atmıştı, konuyu yasayla gündemden çıkarma düşüncesini.
Propagandayı önleme amaçlı bir niyet dışa vurumuydu teklifi.
Bu arada, üniversitelerde uygulanmakta olan yasağın sona erdirilmesini, dönemin YÖK başkanına kendisinin telkin ettiğini de, hem dönemin YÖK başkanı Prof. Yusuf Ziya Özcan’ı, hem de “Haberi vardı” diyerek dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü tanık göstermeyi de ihmal etmedi CHP lideri…
İktidar tarafından bu çıkış ‘gollük bir pas’ olarak görüldü ve “Yasa yeterli değil, anayasaya bir madde ekleyelim” hamlesiyle karşılandı.