Korona ve aşı konusundaki son açıklamalar üzerinde düşünürken zihnim 1970’li yılların başında genç bir turist olarak uğradığım Paris’e doğru yola çıktı.
Bunun sebebi var.
Kimsenin Fransa’ya Eyfel Kulesi’ni görmek için gideceğini sanmam; ancak yolu Paris’e düşenler, her yıl para ödeyip katlarında avare avare dolaşan yaklaşık 7 milyon yabancı turist gibi, oraya uğramadan edemez.
Oysa zaman içerisinde Paris’in sembolü haline gelmiş olan o kule bir çirkinlik abidesidir.
Daha anlamlı ve güzel pek çok projesi dünyanın değişik köşelerinde varlığını sürdüren mühendis Gustave Eiffel’in (1832-1923) ismi nedense yalnızca bu demir yığınıyla anılır.
İzmir’de son yıllarda bir tür alış-veriş merkezine dönüştürülerek ‘Konak Pier’ adıyla hizmet vermekte olan Pasaport semtindeki bina da Gustave Eiffel’in imzasını taşır. New York’taki başka bir mühendisin başlattığı, ancak onun ölümü üzerine kendisine havale edilmiş Özgürlük Heykeli inşasını tamamlama görevini Paris’te ikmal eden de odur. Heykel sandıklarla New York’a taşınmış ve orada bugünkü haline getirilmiştir.