İngiliz yazar Michael Dobbs’un 1989 tarihli ‘House of Cards’ romanını çıkar çıkmaz okuduğumdan beri içimde ‘‘Keşke bizde de birileri siyasi hırsları akıl almaz boyutlara varanlarla ilgili gerilim romanları yazsa, birileri de onları ekrana aktarsa’’ hissi beni gıdıklayıp durur.
Dobbs’un üç ayrı kitap halinde kurguladığı romanında partisinin fazla önemli sayılmayacak koltuğunda oturan birinin ayak oyunlarıyla siyasi merdivenin en tepesine doğru yükselişi anlatılır.
Margaret Thatcher görevini bırakmıştır, Muhafazakar Parti onun yerine gelecek birini seçer. Seçilen kişi ilk seçimde başarılı olamayınca Francis Urquhart adlı hırsı aklından ileri politikacı tepeye yükselme planını sahneye koyar.
Daha sonraki iki romanda kraliyet sistemini ortadan kaldırıp kendisini seçilmiş kral haline getirmeye hazırlandığını görürüz Urquhart’ın…
Üçüncü roman Türkiye’yi de içine alacak karanlık işleri sergiler.
Her üç romanda çok sayıda kişinin Urquhart ve adamları tarafından ortadan kaldırıldığını, siyasette ayakta kalmak için çevrilen dolapların akçalı boyutlarının ‘‘Bu kadarı da olmaz’’ noktasına kadar vardığını okuruz.