Sovyetler Birliği’nin varlığını sürdürdüğü dönemde, oradaki düzenin baskıcılığını anlatmak amacıyla fıkralar icat edilirdi. Onlardan biri hâlâ hafızamdadır.
Adamın biri, iyice sarhoş, Kremlin’e fazla uzak olmayan bir yerde, galiz küfürlerle birilerini suçluyormuş. Polisler yakalayıp karakola götürmüşler adamı. İfadesini alan polis kime küfür ettiğini sorunca, sarhoş, onlarca isim saymış, ama dönemin tepe ismini hiç anmamış. Polis, “Biz senin kimi kast ettiğini anlamadık mı sanıyorsun?” deyip adamı içeriye atmış…
Fıkra bu.
Durup dururken bu fıkranın nereden aklıma geldiğini soranlar çıkabilir. Anlatayım.
‘Medya patronu’ deyince bütün dünyada akla gelen ilk isim, bizde de sahibi olduğu bir TV kanalı bulunan, ABD’nin en çok satan gazetesi Wall Street Journal (WSJ) ile New York Post’un ve bu arada Fox-News’ün, İngiltere’de de The Times ve Sun gazeteleriyle Sky TV’nin sahibi Rupert Murdoch olur.
Şimdilerde bütün dünyada büyük ilgiyle izlenen ‘Succession’ adlı TV dizisinde canlandırılan medya patronu tipinin Murdoch’tan esinlendiği düşünülüyor.