Bizim gençliğimizde yeri geldiğinde sıkça kullanılırdı, şimdiki gençler de ‘Pollyannacı’ deyimini ara sıra da olsa işitiyordur herhalde. Yetişme dönemimde, İzmir Devlet Tiyatrosu’nda oyun olarak sahnelendiğinde izlemiştim ‘Pollyanna’ oyununu…
[Yakınlarda İBB Şehir Tiyatrosu da programına almıştı. Yukarıdaki fotoğraf oyunun İstanbul’da sahnelenmesinden…]
Eleanor H. Porter roman olarak yazmış, sonradan oyuna dönüştürüldüğü gibi, 1920 ve 1960 yıllarında iki kez beyaz perdeye de aktarılmıştır ‘Pollyanna’…
Pollyanna, kötülüklerle karşılaştığında bile her yeni gelişmeyi mutluluğunu sürdürmek için iyimser biçimde yorumlayan bir kızdır… Romanda ve ondan uyarlanan tiyatro ve sinemada işlenen konunun etkisi bilim insanlarının da dikkatini çekmiş, o figürden hareketle ‘Pollyannacılık’ diye sıfata dönüştürülen bir davranış tarzı, bir ruh hali tanımlanmıştır.
[Vikipedi terimi şöyle özetliyor: Pollyanna ilkesi (Pollyannacılık veya olumluluk önyargısı olarak da adlandırılır), insanların hoş öğeleri hoş olmayanlardan daha doğru hatırlama eğilimidir.]
Adalet ve yargı konusunda ben biraz Pollyannacıyım
Önce yazılarım ve yorumlarıma bakarak birileri o sıfatı benim için kullandı, sonradan ben de kabullenip kendim için kullanmaya başladım.
Ne yapayım, yargının hukuk insanları eliyle kötüye kullanıldığına inanmak istemiyorum; öyle olduğunu gördüğümde de tevil ediyorum.