SAMANYOLU yayın grubu yöneticisi Hidayet Karaca’nın tutukluluğuna itiraz edilebilir; sayıları hayli kabarık polislerin tutuklu yargılanmalarına da. Sonuçta, tutukluluk, delillerin karartılması veya kaçma ihtimallerine bağlı bir tedbirdir; bu insanlar için tutukluluk tedbiri neden gereksin?
Hidayet Karaca cebinde devletin kendisine verdiği “basın kartı”nı taşıyan bir gazeteci üstelik; onun cezaevinde bulunması “Türkiye’de basın özgürlüğü yok” iddiasını güçlendiriyor ve bu yönüyle uluslararası arenada hükümetin hareket kabiliyetini zorlaştırıyor...
Ancak tutukluları serbest bıraktırmak için çaba göstermek yerine, tutup da yargıdaki eş-dostu yasal çerçevenin dışına çıkmaya zorlamak, savcı ve yargıçların meslekleriyle oynamak...
Bunun kabul edilir bir tarafı yok.
Kavgada yumruk sayılmadığı gibi, yumruklar savrulurken hasar tespiti de yapılamıyor. Kavga edenlerin bütün derdi, karşı tarafa nihai yumruğu indirmek; bunun için de gözler kimseyi görmüyor, kurallara dikkat edilmiyor. Varsa yoksa o son darbe...