Herkes siyasetle hayatının belli bir noktasında tanışır. Ben galiba herkeslerden biraz daha erken siyasetle tanışanlardanım. Geriye dönüp baktığımda, siyasete dair ilk hatırladığım, henüz alfabeyi sökmeye başladığım dönemde yapılan, ‘tarihi’ olma iddiası sebebiyle bugünküne benzeyen bir seçimden enstantaneler oluyor.
Celal Bayar-Adnan Menderes ve arkadaşlarının Demokrat Partisi’nin (DP) katıldığı son seçim olan 1957 seçiminden…
Seçimden DP’nin üçüncü kez iktidarını koruyarak çıktığı anlaşıldığında, genellikle CHP’li mahalle komşularımıza inat, cadde üzerindeki müstakil evimizin dışa dönük görünür her yeri ışıklarla aydınlatıldığı gibi, kocaman harflerle sevincini belli eden bir pankart da babam tarafından kapıya asılmıştı.
O pankartta ne yazıldığını bile hatırlıyorum.
Sonraki seçimler, babam da ihtilal sonrası yeniden demokratik hayata geçilince kurulmuş Adalet Partisi’nde (AP) yerel siyasete fiilen katılmaya başladığı için, belleğimde daha canlı.
Evde de oturabilirdim ama babamın aday olarak konuşmacı sıfatıyla katıldığı siyasi propagandaların yapıldığı kahvehane toplantılarına, bir çok kez onunla birlikte gittiğimi hatırlıyorum.