Eğer “istikşafi” görüşmelerden AK Parti ile CHP arasında bir
koalisyon kararı çıkacağını bekleyenlerden idiyseniz, herhalde hem
şaşırmış, hem de üzülmüşsünüzdür.
Türkiye dışında herhangi bir başka ülkede 7 Haziran seçimleri
sonuçları alınmış olsaydı, sandıktan önde çıkan iki parti, öyle
bizdeki gibi haftalar süren bir görüşme maratonuyla da değil, en
kısa sürede ülkeyi yönetecek bir hükümeti kurmak üzere bir araya
gelirdi.
Bizde gelmedi, gelemedi.
Görüşmelerin sonucunda varılan noktayı, hükümeti kurma görevini
üstlenen Ahmet Davutoğlu’ndan dinledik: İşi Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğan’a ve 45 günde hükümet kurulmazsa ülkeyi seçime götürme
yetkisine bırakmayacak, Meclis’i toplayıp kararı bizzat
milletvekillerine aldıracaklarmış...
Çok cesur bir düşünce bu.
Nedeni belli: Henüz göğüslerine taktıkları milletvekili rozetinin
keyfini doya doya kullanamamış yeni yüzlerin çoğunluğu teşkil
ettiği bir Meclis bu ve milletvekillerine gidip de gelmeme
ihtimalleri olan bir seçim kararı aldırmak bayağı zordur. AK Parti
milletvekillerinin bütünü, firesiz, seçim yönünde oy kullansalar
bile, muhalefet tam takım “Hayır” dediği takdirde, seçimi
tekrarlamak isteyenlerin hevesleri kursaklarında kalabilir.
MHP bu kez de AKP’nin yardımına koşmazsa tabii...
Öyle ya da böyle, kısa bir süre sonra yeniden sandık başına
gidilecek ve o zamana kadar da ülke 8 bakanı, milletvekili olmayan
bir hükümetle yönetilecek...
Hem de, ülkemiz hemen her alanda müthiş ciddi sorunlarla baş etmek
zorunda iken...
8 üyesi milletvekili olmayan hükümet daha önce gündeme taşımaya
cesaret edilemeyen türden kararları birbiri ardına alıyor. İncirlik
Üssü’nün Amerika’nın kullanımına açılması sözgelimi; normal bir
dönemde, Meclis’ten tezkere çıkarılmasını gerektirirdi; oysa
hükümet hiç çekinmeden Meclis’e ait yetkiyi kullanabildi.