İktidar cephesinin hazırlayıp iki hukukçu üyesi tarafından kamuoyuyla paylaşılmış yeni seçim yasası teklifi, bekleneceği üzere, muhalif-muvafık herkes tarafından didik didik edilip yorumlanıyor…
Teklifin savunulacak bir yönü bulunmadığı için olacak, ‘olağan şüpheliler’ bu defa sütre gerisinde kalmayı, daha önce pek girmedikleri başka konularla meşgul olmayı yeğliyor. Sadece bir-iki gönüllü, onlar da ne dediklerini kendilerinin de anlamadıklarını belli ettikleri gerekçelerle, teklife anlam kazandırmaya çalışıyorlar.
Muhalif kesim, partilileri ve eli kalem tutanlarıyla, yasa teklifini lime lime etmeyi başardı. Yine de bir sorun var: Daha çok muhalif kanallarda kendilerine yer verildiği için, onların yorumları esas işitmesi gereken kesimlere pek ulaşmadı, ulaşmıyor.
İkiye bölünmüş günümüz medya düzeni sonucu bir durum bu.
[‘‘İkiye bölünmüş’’ derken iki eşit parçadan söz etmiyorum; medyanın %90’a varan bölümü muhalif olmayan gazeteler ve TV kanallarından oluşuyor. İktidara yakın medya yöneticilerinin elinde kimlerin kanala çıkartılmayacağına, kimlere köşe verilemeyeceğine dair listeler var. Nedense muhalif kanallar ile muhalif gazetelerde de aynı listelere itibar edildiği hissini alıyorum.]
Her konuda her kafadan ses çıktığı için ‘medya kirliliği’nden söz edilebilirken, kamuoyuyla paylaşılması sonrasında ‘yeni seçim yasası’nın iktidarı destekleyen yazılı ve sözlü medyada gördüğü -veya göremediği- ilgi göz açıcı.