Ülkü Ocakları’nda genel başkanlık da yapmış Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Sinan Ateş’in uğradığı suikast sıradan bir cinayet olayı değil. Olayı sıradanlaştırmak isteyenler, cevaplarını, cinayetten kısa süre sonra yapıldığı halde cenaze töreni için Bursa’da toplanan kitlenin kararlığından almış olmalılar.
Türkiye’de siyasi cinayetlere kurban giden aydınlar hep aynı akıbeti yaşıyorlar.
O akıbet şu: Ya kim vurduya gidiyor ve bunu sağlamak için kendilerine var olandan farklı bir kimlik atfediliyor ya da var olan kimlikleri öne çıkartılıp ‘olağan şüpheli’ bir veya birden fazla katil namzedi uyduruluyor.
Sonuçta olan, ateşin düştüğü ocağın fertlerine -kurbanların ailesine- oluyor.
Nitekim iki kız evladıyla acısını yaşayan Ayşe Ateş’in açıklamaları ortada.
İlk gün, şu açıklama geldi acılı eşten:
“Devletimiz, suçluları tespit edecek ve gereken cezayı verecek büyüklüktedir. Acımızı bir siyasi malzeme haline getirmek, acımız üzerinden siyasi hesaplaşma yapmak isteyenlerden istirhamımız, ellerini vicdanlarına koymaları, acımıza saygı duymalarıdır. Şu anda tek bir gerçek vardır: Sinan Ateş, hain bir suikaste kurban gitmiş Ülkücü şehittir. Onun manevi hatırasına saygı göstermek isteyen herkesten tek beklentimiz duadır.”
Daha sonra, bir parti genel başkanı –Ümit Özdağ– aracılığıyla şu söz yine ondan kamuoyuyla paylaşıldı: