Seçimler sırasında biz her yerde aday olan politikacıları ön planda görüyoruz. Onlar seçimlere katılıyor, bazıları sandıktan seçilerek çıkıyor, kimi başkan, kimi başbakan, kimi belediye başkanı oluyor.
Adayların önemini asla görmezden gelemem, ancak seçimleri kazanmak için kişisel cazibe yalnız başına yeterli değil. Yarım asırdan fazla bir süredir, seçimlerde, stratejiyi belirleyen, adaylara nasıl davranacakları, hangi konuları gündeme taşıyacakları konularında yön veren uzmanlar devrede.
Jacques Seguela adını ülkemizdeki siyasi kampanyaları izlemiş olanlar hatırlar. 1987 seçimlerine gidilirken ANAP’ın başında bulunan Mesut Yılmaz ülkesinde ‘dahi reklamcı’ diye bilinen Fransız Seguela’yı seçim kampanyasında yardımcı olması için Türkiye’ye getirmişti.
Mesut Yılmaz’ın sigarayı ağızlıkla içmesi, çok yavaş konuşması gibi seçmene ters gelebilecek alışkanlıklarına bile müdahale etmişti Fransız reklamcı..
Seguela’nın ‘Anneme Reklamcı Olduğumu Söylemeyin… O Beni Bir Genelevde Piyanist Sanıyor!’ adıyla dilimize çevrilen kitabı o yıl en çok satanlar arasına girmişti.
Politikaya strateji uzmanının dahil olması ve seçim kampanyalarının nasıl yürütüleceği konusunda tercihlerin o uzman tarafından belirlenmesi, ilk kez, ABD’deki seçimlerde uygulandı. En başta da muhafazakar Republican Parti’ye mensup politikacılar tarafından…