Yaşı müsait olan İstanbullular hatırlayacaktır. Gazetelerin neredeyse tek haber alma mecrası olduğu yıllarda, hemen her gazetenin erken baskıları Taksim’de tezgah açmış seyyar bayi tarafından akşam saatlerinde satışa sunulurdu. Daha o gün bitmeden ertesi günün gazetesini okumak mümkün olurdu.
Gazetelerin meraklılara bir akşam önceden ulaşan nüshalarına ‘meyhane baskısı’ denilirdi; daha çok gece hayatını sevenler tarafından satın alındıkları için…
O erken baskıların en meraklı müşterileri ise rakip gazetelerin yöneticileriydi. Gazeteler tezgaha düşer düşmez bir eleman hepsinden birer nüshayı satın alır, hemen haber merkezine ulaştırırdı. Gece haber müdürü kendilerinin atladığı haberleri rakiplerin erken baskılarından alır, metne takla attırarak şehir içi baskılarda kullanırdı.
Rekabet halindeki gazetelerin hepsi aynı şeyi kendileri de yaptıkları için yapılana kimse ses çıkartmazdı.
Ta ki, rekabetin dehşetli bir hal aldığı Özal’lı yıllara kadar…
Bazen Hürriyet, bazen de Milliyet veya Sabah‘ın rakiplerini geçerek 1 milyonun üzerinde satışa ulaştığı yıllar…