Genç tanışlarla konuşurken, bulunduğumuz yere yakın bir mahallede oturduğunu bildiğim bir tarihçiyi ve onun değerli bir kitabını andım. Yazarla aynı mahallede oturan genç tanış kitabı da tarihçinin adını da duymamıştı, ama kitabın konusu hakkında konuşabilecek genişlikte bir bilgiye sahipti. Kitaba konu teşkil eden tarihi şahsiyeti sağdan-soldan çekiştiren pek çok ayrıntıyı birbiri ardına sıraladı.
Çoğumuz genellikle o gencin durumundayız. Tarihimizle ilgili bilgilere sahibiz; ancak biraz sıkıştırıldığımızda o bilgilerimizin gerçeklerle ne kadar uyum içerisinde olduğunu bilmediğimizi itiraf edecek duruma geliyoruz.
Konuştuğum genç bunu yapacak kadar kendine güvenen ve insaflı biriydi.
Bu konu üzerinde ne zaman düşünsem tarihe yaklaşımımızın genellikle magazinel tarzda olduğu zihnimden geçiveriyor. Hiçbir işimize yaramayacak, herhangi bir somut değer taşımayan pek çok ayrıntıyı hatırlayabiliyoruz; ancak işte o kadar.
Zihnimizde bazı şablonlar var. Kimi tarihi şahsiyetler için ‘iyi’ bazıları için ise ‘kötü’ damgasını vurmakta hiç zorlanmıyoruz. Hakkında hazır görüşe sahip olduğumuz o tarihi şahsiyetin yaşadığı dönemin şartlarını, üstlendiği görevi yerine getirirken hangi kısıtlamalara tabi olduğunu hesaba katmıyoruz.
Överken de, yererken de şablonlarımız var.