GÜN geçmiyor ki Doğu veya Güneydoğu Anadolu’dan yeni bir “şehit” haberi gelmesin... PKK’nın “çatışmasızlık” halini sona erdirmesiyle birlikte başlayan eylemlerde çok sayıda gencimizi teröre kurban verdik.
Dökülen kan gözleri de kör ettiği için terör ortamında bazı gerçekler iyi görülmeyebiliyor.
Bu defa da yine aynı gelişme yaşanıyor; herkes birbirini suçluyor, ama suçlamalar gerçeklerle pek örtüşmüyor...
Dün, şehit düşen yüzbaşı kardeşinin cenazesinde, halen görevde olan bir yarbay, “Düne kadar ‘Çözüm’ diyenler, ne oldu da şimdi ‘Sonuna kadar savaş’ diyorlar?” diye feveran etmiş...
Yüreği kardeş acısıyla yanık bir subayın siyasilere yönelik serzenişi bu...
PKK eylemlerinin artışından hükümeti suçlayanlar çok. Kimi, vaktiyle “barış süreci” başlattığı için olup bitenlerden hükümeti suçluyor, kimi de “çözüm süreci”nden şimdilerde vazgeçtiğine inandığı için...
Birbirine taban tabana zıt gerekçeler yüzünden, neredeyse herkes, siyasi otoriteyi serbest atışa tabi tutuyor.
İşin tuhafı, kıyasıya eleştirilen siyasilerin, kendilerine yönelik ithamlara makul cevaplar vermek yerine, eleştirenleri aynı sertlikte ifadelere muhatap etmesi...
Hiçbir hükümet ülkede terörün boy göstermesini istemez; terörün azmasını körüklemez, terör eylemleri başlamışsa onları durdurmak ve teröristleri sindirmek için elinden geleni yapar. Aklı başında hiçbir siyasetçi terörden medet ummaz, “Halk önce bir ders alsın da...” diye düşünmez.