Gençlerin önünde meçhullerle dolu gelecek, yaşlıların arkasında unutulmaya yüz tutan uzun bir geçmiş oluyor.
Bazen yakınım olan gençlere geçmişten hatıralar aktarırken şaşkınlıkla karşıladıklarını görüyorum.
Avrupa’da bir zamanlar TC pasaportuyla biz Türklerin vizesiz dolaştığımız gerçeğinde olduğu gibi…
1970’li yılların ilk yarısında, henüz öğrenciyken, birkaç yaz ‘otostop’ ile Avrupa’yı dolaşmıştım; Avrupa Birliği (AB) öncesine denk gelen o seyahatlerimde, bazen başka Avrupa ülkesi vatandaşlarından biraz farklı muameleye tabi tutulsak bile, sonunda geçiş izni alırdık.
[Avrupa Türklere vizeyi 12 Eylül 1980 askeri darbesini yapan generallerin talebi üzerine koydu. Avrupa ülkelerine vizesiz seyahat aslında Türkiye’nin Ankara Antlaşması ile kazanılmış bir hakkı; onu yeniden kazanmamıza ramak kalmışken yaşananları o sırada dışişleri bakanlığı müsteşar yardımcısı olan Büyükelçi Naci Koru -kendisi kardeşimdir- emekliliği sonrasında başlattığı kendi blogunda anlattı. Okumanızı tavsiye ederim.]
Aynı dönemde her zamankinden fazla ve hesaba çekilerek bekletildiğim uçakla gittiğim bir İngiltere seyahatim olmuştu.