Londra günlerimden bir anı.
Yıl 1978.
Okul arkadaşlarımdan bir Alman genç, dostluğu daha da artırmak için olacak, sinemalarda kapalı gişe oynanan yeni gösterime girmiş bir filme birlikte gitmeyi teklif etti. Film Türkiye’de geçen bir olayla ilgiliymiş. Günü belirledik, akşama yakın bir seansta biz de diğer sinemaseverlerle kuyruğa girdik. Kuyrukta beklerken, filmin afişlerindeki Türklere benzedikleri için seçildikleri belli olan sert artist yüzler dikkatimi çekmedi değil. Ancak büyük sürprizi tıka basa dolu sinema salonundan başım önde çıkarken yaşadım.
Tek kelimeyle felaketti film.
Sinema çıkışı Alman arkadaş bana veda etmeden ayrılıverdi.
Kendisiyle o günden sonra bir daha yan yana gelmedik.