Yıldırım Akbulut vefat etti.
Biliyorum, gençlerimiz -hiç değilse önemli bir bölümü- bu haberle ilk karşılaştıklarında “O da kim?” tepkisini vermişlerdir. O günleri hatırlayabilecek yaşta olan ve siyasete o zaman da yakın duranlar ise, gazetelerde arkasından yazılan övücü yazıları okuyunca dümura uğramışlarsa hiç şaşırmam.
Kendi hesabıma ben öyleyim.
Anavatan Partisi ve Turgut Özal isimlerinin siyasetin merkezinde yer aldığı 12 Eylül (1980) sonrası dönemde, en önemli görevlerde bulunan birkaç isimden biriydi Yıldırım Akbulut. İçişleri bakanlığı, TBMM başkanlığı ve başbakanlık görevlerinde bulunmuştu.
Her görevinde, basına, partisine, hatta o görevlere gelmesini sağlayan lidere kendisini beğendirme gibi bir derdi olmamış, millet eksenli bir çizgiden ayrılmamaya gayret etmişti.
Bizim basın onun bu özelliğini erken keşfetmiş ve bu yüzden her zaman en iyi yaptığı davranış tarzını ona karşı sergilemişti: Karşı çıkarak, küçümseyip lakaplar takarak, alaya alarak ve sonunda yerinden ederek…