Yıllar önce, bir yayınevinin, bazı dünya klasiklerini yayımlarken, eserlerin bazı bölümlerini sansürlediği ortaya çıkmıştı. Yayıncı, o bölümleri kendi ahlak anlayışına uygun bulmamış…
Konu gündeme geldiğinde, “O kitapları yayınlamaya mecbur musun arkadaş; yayınlayacaksan sansürlemeye ne hakkın var” diye düşündüğümü hatırlıyorum.
Dünya klasikleri, bildiğim kadarıyla, o dönemde de belli başlı yayınevleri tarafından tam olarak yayınlanmaktaydı ülkemizde.
Sansür konusunu benim aklım hiç almaz.
“Bu konu da nereden çıktı?” diye düşüneceklere savunmam şu olacak: Ülkede, şu sıralarda, belli görüşleri beğenmeyip onlara sahip olduklarını işittikleri kişilere sansür uygulanmasını isteyen, hatta ilgili yerlere resmen şikayet edip haklarında hukuki süreç başlatılmasını bekleyenler çıkıyor…
Ve ben de, günlük okumalarım sırasında bir dergide karşıma çıkan mülakatta okuduklarımla, bu günleri karşılaştırıp, ülkem adına rahatsızlık duyuyorum.