İşin içinde geçmişte darbelere verdiği destekleriyle maruf bir ülke olarak ABD ve başında da en yakın ittifak ilişkisi içerisinde bulunduğu ülkelere bile (Suudi Arabistan’a, Türkiye’ye) akla mugayir tehditler savuran Donald Trump olunca, ABD ve Trump daha orada gerçekte ne yaşandığını dahi öğrenmeden Maduro-karşıtı bir tavır aldığında, Türkiye’nin ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘ın konuya yaklaşımının şimdiki gibi olması elbette şaşırtıcı değil.
Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimle işbaşına gelmiş bir iktidarı temsil ettiğine inandığı için, ABD ve Trump karşı çıktığında, derhal Maduro‘ya destek veren açıklamalar yaptı.
Fazla uzak olmayan bir geçmişte devrilmesi için başarısız bir darbe girişimine (15 Temmuz 2016) maruz kalmış bir ülkeyiz ve darbecilerin hayatına kast etmek istediği kişiler listesinin başında Tayyip Erdoğan‘ın da bulunduğu, darbecilerin görevlendirdiği infaz timinin görevi yerine getirmek üzere hareketlendiği de biliniyor.
Böyle bir ülkede lider konumunda olan biri, uzun süre düşünmesi bile gerekmeden, Venezuela ve Nicolas Maduro‘nun yanında yer alacaktır elbette.
“Acaba aslında yaptığımız yanlış olabilir mi?” sorusunu sormaya başladığımızda karşımıza çıkan tablo değişebiliyor ama…
Maduro yanlışta olabileceği gibi onun ‘meşru’ olmadığını ileri sürerek cumhurbaşkanlığını geçici olarak üstlendiğini açıklayan Meclis başkanı Juan Guaidó haksız olmayabilir.