Sağolsun, Ahmet Kekeç (Star) bugünkü yazısında beni anıyor
Hayır, adımı vermiyor, onun yerine ‘deneyimli gazeteci ağabeyimiz’
demekle yetiniyor… Olsun, bu kadarına bile âmenna. Dün,
hatırlayacaksınız, New York Times’ta (NYT) taze taze çıkan dört
muhabirin imzasını taşıyan kapsamlı bir haberden hareketle Suudi
Arabistan’a ABD’nin yaklaşımını yazımda işlemiştim. NYT daha önce
‘büyük devrim’ diye andığı ve göklere çıkardığı Suudi Arabistan’da
yaşananları, tam da o değişimi yönlendiren Veliaht Prens Muhammed
bin Salman’ın Washinton’a ziyareti öncesinde bu defa yerin dibine
batırıyor. ‘‘ABD’nin dış politikası budur’’ diyordum yazımda, bir
gün öpücük kondurur, bir başka gün yumruk indirir… Oradan da yine
aynı gün bu defa Washington Post’ta (WP) çıkan Türkiye
değerlendirmesine sözü getirip, yazımı ‘‘Türkiye’ye karşı da bir
şeyler pişiyor diye düşündüren bir yazı’’ cümlesiyle
bitirmiştim.
Kekeç ‘‘Boş bir yazı’’ demiş; WP’de çıkan değerlendirme için değil,
hayır, benim yazım için…
Eh, arada sırada boş yazılar da yazmak lazım.
[Yine de bir şeyi anlamakta zorlandım: ‘Boş bir yazı’ kategorisine soktuğunu açıkladığı bir yazı için Kekeç çapında bir yazar nasıl olur da köşesinin bütününü ayırır…]
Washington’da köşe kapmacaAncak işe bakın ki, benim ‘boş yazım’ın çıktığı gün ABD’de herkesin çok önemli bulduğu bir gelişme yaşandı: Önümüzdeki hafta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu kabule hazırlanan ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson görevden alındı. Hem de, görevden alındığını Donald Trump’ın herkese Twit ile duyurmasıyla öğrenerek…
Rex Tillerson’un yerine CIA’nin başındaki Mike Pompeo’yu, onun boşalttığı göreve de yardımcısı Gina Haspel’i getirdi Trump… Benim ‘boş yazı’ daha gün dolmadan birdenb...