Pandemi günlerinde evlerde kapalı kaldığımızdan beri sokağa çıkmam gerektiğinde rahat kıyafetleri tercih ediyorum. Davet edildiğim kanallara bile nadiren takım elbiseyle gidiyorum. Yine aynı serbest duruştan sakalım da nasibini almıştı, epey bir süre traş olmadan idare ettim.
Bir dostlar buluşmasına gideceğim dün bu halimden sıkıldığımı fark ettim. Gömlek, kravat, birbirini tamamlayan pantolon ve ceket ile onların üzerlerine klasik bir pardesüyle kıyafetimi tamamladım. Öncesinde de, haftalardır dokunmadığım için iyice uzamış sakalımı kesmeyi ihmal etmedim.
Dostlar bendeki değişimin hemen farkına vardı.
Soran gözlere daha fazla dayanamayıp kendim açıkladım: “Milletvekili listeleri en son pazar günü teslim edilecek. Olur a, belki beni de düşünen çıkarsa diye hazır olmak istedim.”
Elbette şaka. Siyasete yakın, ama biraz mesafeli durduğum yarım asra ulaşan yıllar boyunca birkaç kez milletvekili adaylığı daveti aldığım oldu; hepsini kibarca savuşturmayı bildim. “Olayım mı?” sorusunu yöneltenler çıktığında ise, hepsine, “Davet ciddiyse hiç düşünme kabul et” tavsiyesinde bulunduğum halde…
Aldıkları yüksek maaşlara itiraz edilen durumlarda sözlü ve yazılı karşı çıkışlarım da arşivde durur. Bir ara, yüksek maaş bir tarafa, halk adına yasama ve denetleme faaliyeti yürüten milletvekillerine, bütün masraflarını karşılamak üzere, açık çek verilse iyi olacağını yazdığımı da hatırlarım.