Washington’a yapılan devlet adamı ziyaretlerinin en hazin bölümü ülkeye dönüştür.
Yalnızca bizim devlet adamlarımız değil, orayı Hacı Baba
Tekkesi‘ne çeviren hemen her ülkeden ABD başkentine gelenler,
aldıkları-alamadıkları muhasebesinde genellikle hep kaybeden taraf
oldukları için, üzülmek zorunda kalırlar.
Turgut Özal‘dan bu yana izlediğim bütün devlet ve hükümet
başkanları ziyaretlerinde aldığım görüntü bu olmuştur.
Özal, çözümü, ABD’nin suyundan gitmekte bulmuştu: Niyet okuyor, ilk Körfez Savaşı‘na gidilen yolda, Türkiye üzerinden satışa sunulan Irak petrollerinin akışını durdurma talebiyle geleceğini öngördüğü ABD dışişleri bakanı James Baker‘in Ankara’ya ayak basmasından önce yaptığı gibi, onların bizden bir şey isteyeceğini fark edince, istenecek olanı istenmeden yerine getiriyor.. kendilerinden yardım dileneceğini düşündükleri ortamlarda, Amerikalılara ”Biz sizden yardım istemiyoruz, daha fazla ticaret istiyoruz” talebinde bulunuyordu…
Benim hafızama güvenmiyorsanız kendiniz de araştırın göreceksiniz: ABD’ye karar değiştirtme amaçlı gidilen her ziyaret hayal kırıklığıyla sona ermiştir…
ABD’nin planlarına dikkat
ABD bir süpergüç; Roma İmparatorluğu‘ndan beri, dünyaya hükümran
olma iddialı güçler, kendilerini hep nizam koyucu olarak görmüşler,
başka ülkelere de ‘ileri karakolları’ muamelesi yapmışlardır.
Evet, Donald Trump‘ın başkan seçilmeden önce ülkesinin bu özelliğini değiştireceği yönünde mesajlar paylaştığı doğrudur; kampanya sloganı ”America First” (Önce Amerika) bile bu izlenimi veriyordu. Ancak görüyoruz, leoparın beneklerini değiştirmesi gibi bir şey bu; yani imkânsız…
Şunu bilelim: ABD’nin Türkiye’nin de içinde yer aldığı bölgeyle ilgili uzun vadeli politikaları bulunuyor; zamana göre makyaj tazelemesine gidildiği olsa bile, o politikalar genellikle sonuca ulaştırılıyor.
Irak’a müdahale ederken yanına iki yerel gücü almayı planlamıştı ABD: Türkiye ile Kürtler.. İlk müdahalesinde (1991) askeri komuta heyeti Türkiye’nin o müdahalede yer almasına geçit vermemişti –genelkurmay başkanı istifa etti–; ikincisinde (2003) de Türkiye Büyük Millet Meclisi… Şimdi ise yalnızca Kürtler ile sonuç alma niyetinde ABD…
Bölgedeki Kürt varlığını Türkiye eliyle fiziki bir yapıya kavuşturma niyeti, belli ki, şimdilerde yalnız başına bunu gerçekleştirmeye dönüşmüş görünüyor.
ABD bölgeye ilk müdahalesi (1991) sonrasında yeniden gelmek üzere çekildiğinde bir şeyi daha yaptı: Irak’ın kuzeyinden sayıları hiç de az olmayan bir grup Kürt gencini aileleriyle birlikte önce birkaç aylığına Guam Adası‘na götürdü, oradan da ABD’ye…
Bugün Kuzey Irak’ta yönetici konumunda bulunan kadronun bir bölümü o gençler…
Suriye’de ABD için ölen PYD’lilerin haberini her gün okuyoruz; ancak esas merak etmemiz gereken ayrıntı şu sorunun cevabında: ”Oradan da ABD’ye götürülenler var mıdır?”
Mutlaka vardır.
Gerçek bu iken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘ın Trump‘la başbaşa ve heyetiyle gerçekleştirdiği görüşmeyi.. başarısızlık olarak görüp göstermek isteyenleri anlamakta zorlanıyorum. ”Bölgede hep yanında görmek istediğin kitleyi bırak, sorunları birlikte çözelim, IŞİD’i beraber yok edelim” talebine, ABD’nin yeni başkanının olumlu cevap vermesi beklenemezdi.