Eskiden bu memlekette şakalar yapılırdı. Şaka yapacak, yapılan
şakayı kaldıracak sağ duyusu,
dahası “takati” vardı, ülke insanının.
Özellikle yaşamın daha tekdüze aktığı kırsalda ya da mahalle
aralarında, yalnızca sözlü
sataşmalar değil, fiziksel abanmalarla dolu şakalar yapılırdı.
Şakacı, yayvan ve arsız (yavşak!)
olmayan serinkanlı duruşuyla makbul bir insandı, hatta.
Örneğin, kahvede otururken yanındakinin cebine çatapat koyması,
kurbanı tarafından önce
küfürle karşılanırdı. Annesinin kötü kadın olup olmadığı hızlıca
irdelendikten sonra rövanş
planlarına geçilirdi. Bu, yeni şakaların, şakacıların doğumuna yol
açardı.
Biz okullarda yapardık. 1 Nisan’larda topluca sınıf değiştirir,
aklımızca kandırdığımız
öğretmenlerimizin şaşkınlığını ölçmeye çalışırdık. Göklerden
zembille, bu tür küçük
eğlencelerle karşılaşmadan indiğini zannettiğimiz öğretmenimiz, kim
bilir bizimle ne çok
eğlenmekteydi.
1 Nisan’ın kökeni konusunda rivayet muhtelif. İşte, en çok
bilineni Gregoryen takvime geçiş
sırasında yaşanan şaşkınlık ve ardından gelen “April’s Fool” şaka
silsilesi.
Fool’un Türkçe’deki karşılıkları arasında “aptal” da var.
Batılı, şakayı yaparken karşısındakini
ne ölçüde “aptal yerine koyma” iddiası ile hareket ederdi bilinmez
ama bizde şaka bir
hoşluktan öte geçmezdi.