Genelde sıradan ve vasat olmakla eleştirilen siyaset dili, hele bir de slogan üretimi ve ajitasyon gereksinimiyle zorlandığında iş şirazeden çıkıyor. Hitap edilen kitlenin razı olma durumu ve bunu jest ve mimikleriyle konuşmacıya hissettirmesiyle, birden kürsü yükseliyor ve doğaçlamaya geçiliyor! Felaket işte o zaman başlıyor.
Genelde popüler olma adına kullanılan mahalle ağzı, gittikçe sokağın alt birimlerine iniyor. Sıcak yaz tatillerinde duvar diplerine sığınan velet çetelerinin, kendi aralarındaki işaretleşme adına türettiği dilin bir benzeri kullanıma giriyor.
Aslında siyaset dilinin ve dahi bu dil üstünden mesaj yayma gayretkeşliğinde olanların, tanımları, sıfatları pespayeleştirmesini anlıyoruz. Çünkü siyaset tükendi… Siyaset tükenince ya da kullanılan dilden ziyade görsel mesajın işe yarayabileceği önerisi gelince, işin popülaritesi çıkarılıp(!) siyasetin dili atlet, bıyık, ceket düzeyine indirildi.
Atlet bu simgesel üçlünün bence en özgür olanıdır. Çünkü atlet, karışanı görüşeni çok olmayan içeriye ait bir çamaşırdır. Yani aslında o kadar olmalıdır! Üstünden ne sosyolojik okumalara girişilmeli ne de siyaset yürütülmelidir…
Atlete ilişkin aldığım tek talimat, ortaokul hazırlık sınıfına başlarken okul yönetiminden gelendir. Biz yatılı öğrenciler için gelen yazıda 6 kilot, 3 atlet, 3 fanila getirilmesi ve üstlerine numaralarımızın işlenmesi gerektiği yazılmıştı. Ta o zamanlardan atlet - fanila ayırımcılığı başlamıştı!