Son gelişmelere bakarak, “Demek ki sorun AKP değil, CHP’nin kendisiymiş” diyenler bence fena halde yanılıyor. Adı geçen sorunlar, CHP’nin genetiğine uygun siyaset yapışından kaynaklanıyor gibi görünse de, pek öyle değil.
Çünkü ülkeyi sarıp sarmalamış AKP hegemonyasında, CHP ancak onun izin verdiği kadarı ile hareket alanı bulacağını kabullenmiş görünüyor. CHP’nin bu teslimiyeti, ülkenin normal bir demokrasiyle yönetildiği zannına neden oluyor.
Yani CHP, AKP’nin belirlediği alan ve koşullarda mücadele etmeyi seçerek, bir anlamda legalize ettiği o baskıcı sistemde siyaset yapmayı tercih ediyor. Ülkeye de en büyük zararı böyle veriyor!
İşlevsizleştirilmiş olan TBMM’ne sıkıştırılmış CHP, ne hazindir ki kırsal ve taşradaki örgütleriyle de bağlarını koparmış gibi görünüyor. Özellikle sağcıların tümden hakim olduğu yerleşimlerde, parti örgütleri artık yalnızca birer “Fahri Birinci Cumhuriyet Temsilcisi” gibi davranıyor.
Emeklilerin ev dırdırından kurtulmak için sığındığı; okey oyunundaki yancıların sıkılanlara muhabbet konusu açtığı; kasaba çok bilmişlerinin onca vasatın arasında değişik bir söylem ile öne çıkıp, saygı görmeyi umduğu mahalle kıraathanesi gibi işlev görüyor.
O zaman şu soru gelebilir: Peki, yerel seçimler öncesi bunca kavga neden? Ve hatta şunu da ekleyerek: Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi ile, belediye bütçelerinin kullanımı yalnızca bir insanın, AKP Genel Başkanı’nın iki dudağı arasına sıkıştırılmışken yani Demokles’in Kılıcı tepelerinde sallanmaktayken, CHP’de neyi paylaşamıyorlar?