Türk dışişleri zor günler geçiriyor olmalı. Kolay değil, yedi düvel ile kavgalılar ve bırakın sorunların çözümünü (ki zaten onlar çözmüyor!) gerilimin yönetilmesi bile her ülke için farklı yöntemlerle sürdürülüyor.
Örneğin, her ne kadar araya S-400’ler sıkıştıysa da, Rusya ile pazarlıklar domates-turizm ikilisi üzerinden yürüyor. Artık “salça tadı” veren el arttırmalarda, Rusya’nın ön alıcılığı gözleniyor.
Rusya Tarım Bakanı Tkaveç, Türkiye’nin korumacı tarım politikalarına yanıtlarının “simetrik!” olacağını belirtiyor. Türk siyasetçisinden duymaya alıştığımız, “misliyle!” dilbilgisi zarfını kullanmadıkları için, onlara minnet duyuyoruz!
Ne yazık ki bizim elimizde kullanacak koz yok; hep “kaybet, kaybet” üstünden gidiyoruz. Kazara düşürülmüş bir uçak sonrasında, pazarlıkta rehin olarak Rus turist alıkoysak, onlar dünden razılar, plaj terliklerini hiç çıkarmamaya.
“Akkuyu” desek! Ah bir diyebilsek; gelecekte Akdeniz kıyılarındaki, en hafifinden turizmin, tarımın tehdit altında oluşunu sergileyebilsek...
Amerika Birleşik Devletleriyle olan, “Ama ayıp oluyor!” sütre gerisi atışlarına hiç girmiyorum. Belki de bu konudaki yazıp çizilenlerin temelini, dağları saran o korku oluşturuyor.