Türkiye gündeminin acayipliği ve sosyal medyanın haberi yayma gücü, böylesi zayıf tanımlı bir başlığın bile kolayca anlaşılmasını sağlıyor.
Olayın geçtiği havalimanının adının henüz konamamış olması(!) konuyu anlamada zorluk yaratacak zannedilse de, bu yazının Bodrum yolcusu bir kadının çıkardığı marazayı yorumlamak üzere kaleme alındığı tahmin edilebiliyor.
Havalimanındaki kadının, uçak şirketi görevlisini bankodan çıkartıp üstüne getirtecek kadar azarlayıp, kışkırttığı görüntüyü, sinirim bozulmasın diye sesini açmadan birkaç kez izledim. Vücut dilinden anlayacak deneyim ve yaşta olan birisi olarak, ekrana yansıyanlar bile yaşananlar hakkında fikir verdi.
Twitter’daki bir yorumda bahsedildiği gibi kadında tipik bir Amerika görmüşlük ya da çok film izlemişlik vardı. “Hop hop hoop, temas yok!” Amerika’dan ödünç bir kalıptı. Ama burası Türkiyeydi. Sözgelimi, “Ne diyon lan yalloz!” diyerek saçından tutulup yere çalınacağı bir semtte bu sözün bir karşılığı yoktu.
Kadının kim olduğuyla hiç ilgilenmedim. Sosyal medyada yediği,
bence abartılı linç sonrasında ortaya serilen fotograflara da
itibar etmedim. Çünkü olayın bu kısmı beni hiç
ilgilendirmiyordu.
Görüntüyü ilk izleyişimde “Ben bunu biliyorum”
dedim. Sürekli bir, “ders verme, had bildirme ve intikam
alma” derdindeki bu insan davranışlarına o kadar çok tanık
olmuştum ki. Yüksek sesle itirazını hedef kişi ya da ortalığa
yönelten, sonra da onay verilip verilmediğini anlamak için etrafına
bakınan o insanları iyi tanıyordum.
Onlara daha çok havalimanlarında rastladım. Havaalanları onların sahasıdır. Çünkü dünyanın neresine giderseniz gidin, havaalanları kendi içindeki yüksek standartları barındırır. Orada düzen, modernite ve teknolojinin uyulması elzem kurallar bütünü vardır.