Hizalanmak otoriter bir deyimdir. Okulda olmasa da askerlikte hizaya alınma eğitiminden kaçınılamaz. Bir zorunluluk gereği uymak durumunda kaldığın kurallar bütünü vardır orada. “Dirsek temas aralı hizaya gel” emrine karşı gelemezsin.
Sivil yaşamdaki hizalanma farklıdır. Oradaki, örneğin siyasi otorite, sana yararlanmak istediğin bir iktidar olanağı, ayrıcalığı sunuyorsa senin de karşılığında o manzumenin içinde erimeni ister.
Ya da en fenası senin “hizaya sokulmandır” ki burada bir gönüllülük durumu yoktur. Otorite seni hizaya sokmak için öyle bir ders verir, elini ayağını öyle tutmaz kılar ki, feleğini şaşırırsın. Ama konumuz bu da değil.
İnsan durup dururken neden bir otoriteye yaslanmaya gerek duyar? Neden kendi isteğiyle onların özensizliğinde, yavanlığında, vasatlığında ergir?
Türkiye’nin özgül koşulları içinde bu sorunun da bir yanıtı olmalıdır. O yanıt, popüler kültürü bir şekilde ele geçirmekte olan siyasi iktidarın, şimdi de “karşı cenahtan” aydın devşirme uğraşında saklı olmalıdır.
Anlı şanlı çok bilmişlerin, arada bir yolladıkları iktidar karşıtı salvolarıyla teslim olmaz zannedilenlerin, muktedirin kornijinde nasıl da kolaylıkla sıralandıklarının cümle aleme gösterilmesi azımsamayacak bir rövanş olmalıdır.