Post modern çağımızın Türkiye’sinde en hakiki “post kavgası” hala işlenmemiş kurban derisi yani post üzerinden veriliyor. Hani şu serilip, üstüne oturulduğunda hükümranlığın ilan edildiği kıllı deri parçası…
Son yıllara kadar kurban derilerini, yardım toplama kanununa istinaden Türk Hava Kurumu (THK) toplamaktaydı. 1925 yılında kurulan THK, her Türkiye Cumhuriyeti kurumu gibi işlevsiz hale getirildiği için, küçümsenmeyecek bir gelir kapısı olan kurban derisi işi artık tarikatların eline bırakılmıştı.
Bu yıl devletten beklenmedik bir atak geldi. Devlet, ilçelerdeki temsilcisi diyanet ve sonrasında jandarması ile Süleymancı cemaatının yurtlarında kurban kesimi işini önlemek istedi. Bu ilk kez görülüyordu.
Süleymancı cemaatının etkin olduğu bölgelerde, yurt adı verilen tarikat eğitim binaları Kurban Bayramlarında büyük bir salhaneye dönüşmekteydi. Bu eğitim kurumlarında(!) “vekalet” adı altında, kesilen hayvanların etinden, derisinden müthiş gelir elde edilmekteydi.
Ne olmuştu da, iktidar kardeşliği arasında ilk kez böyle bir çatışma yaşanmıştı? Zaten yaşanmaktaydı da, bayramın kutsallığı bir yana bırakılıp devletin keskin dişi mi gösterilmişti? Devlet yönetimine, (hadi postu sermeye demeyelim) ortak olmaya kalkan başka cemaatlara da mı bu yolla mesaj gitmişti?
Yoksa seçimlerin rövanşı mı alınmaktaydı? Hani şu, özellikle Antalya çevresi ve İstanbul’da AKP’nin yenilgisine yol açtığı söylenen cemaata karşı? Her ne olursa olsun, biz düz faniler ne olduğunu belki sonra anlayacaktık…