ABD ve ortaklarının Suriye saldırısını kaleme alırken, alegori yapacak takat bırakmıyorlar insanda... Kan, göz yaşı ve yıkımla tarif edilen en büyük insanlık ayıbını yani savaşı simgelerle anlatmaya utanıyor insan.
Mahalle arasındaki kopiller mantar tabancalarıyla degav degav savaşırken, birden büyük abi “Savaş!”ın gelip, bam bam iki tane patlatarak dönüp gitmesinin ardından konuşuluyor...
İlk önce savaş makinasının başındakiler sorgulanıyor. Elini sallasan diktatöre çarpacağın bir mahallede, onların mı yoksa onları yaratan yayılmacı emperyalizmin mi kanlı savaşlara yol açtığı tartışılıyor. Tavuk yumurta işi yani...
Ardından operasyonun isimlendirilmesine sıra geliyor. Bir mafya jargonuyla, yapılanın “temiz iş!” olduğunun ısrarla üstünde duruluyor. İnsan ölmemişmiş, onun için bu ders verme, pazarlığa zorlama operasyonu tek kesikli bir ameliyat gibi değerlendirilmeliymiş!
Bir büyük felaket olan 17 Ağustos 1999 Gölcük depremini değerlendirirken, her türlü insanilikten uzak “yakışıklı!” tanımını kullanan Celal Şengör’den esinlenip, neredeyse operasyonu öyle adlandıracaklar.
Can kaybı olmasa da, savaşın başlangıcından, yedi yıldan beri ilk kez insanın başşehrinin yani yatak odasının uzaktan da olsa bombalanmasının, bir ulus için yeterince onur kırıcı olacağı düşünülmüyor. Daha da fenası ve aptalcası, onları daha da fazla birleştireceği es geçiliyor.